bugün
yenile
    1. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kendini bilmek, tüm bilginliğin başlangıcıdır. edit:1:*bilgeliğin edit:2:alıntı
    2. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      gerçekten kendimizi biliyor muyuz ? yoksa kendimiz mi kandırıyoruz.
    3. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ilim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir sen kendin bilmezsin ya nice okumaktır
    4. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      herkesin sahip olduğu bi duygu değildir
    5. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      erdemliktir demişti bir dost
    6. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kendimi bildiğimden beri kendimi bilemiyorum.
    7. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      biliyorum ani çıkışlarım var, farkındayım o ara kırdığımın ama bunu sonradan farkediyorum. ama bu ani çıkışlarımı sanmayın ki bi anda hiçbir sebep yokken ortaya çıkıyor. sebebi çok susmaktan çok 'boşver kırılmasın, üzülmesin' demekten yine de üstünü örtüp hemencecik kızgınlığım geçiyor ve geri geliyorum ve benim 1 adım attığım kişiye 2. adımı atmayacağımı da biliyorum.
    8. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      insanlar doğduğundan beri etrafını algılamaya çalışıyor ve onu büyütenler de sürekli etrafıyla alakalı yaklaşımlarda bulunuyor. bu pis kaka çocuğum dokunma. bu mama çocuğum güzel, aç ağzını. gibi gibi sürekli fayda ve zarardan koruma üzerine kurulu bir döngü içerisinde büyüyoruz. bu şekilde kendimi etrafımıza göre tanımlıyoruz ve fazlaca yanlış tanıyoruz aslında. etrafınızdaki insanlar sizi bir şeylere yönlendiriyor ve siz de doğruyu yanlışı onlara göre kabul ediyorsunuz. büyüyünce de o keskin çizgileriniz düşünülmesi bile gerek olamayan "normal" şeyler oluyor. lakin toplumdaki insanların iletişim ve davranış sıkıntıları gözlemlediğinizde anlıyorsunuz ki insanların kendisini tanımak ile alakalı büyük bir sıkıntısı var. "ben şunu seviyorum, ben şunu sevmiyorum, ben şunu tercih ediyorum yada benim hayalim şu" gibi cümlelerin ciddi manada sizinle alakalı olmadığına eminim. çünkü bunlar üzerine öz benliğinizle düşünüp deneyimlemediniz hiçbir zaman. geçmişinizdeki alışkanlıklar ve anlık duygu durumlarıyla kararlar veriliyor. benim şöyle ideallerim var derken bile aslında rol model aldığınız bir insanın düşüncelerini takip ve taklit ediyorsunuzdur. gerçekten kendinize dürüst olup kendinizi keşfedin. içinizden gelen yalın sese kulak verin. rahatsız olduğunuz hiçbir ortamda bulunmayın, ne olursa olsun özgürlüğünüzü mutluluğunuzu parayla değişmeyin.
    9. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Diğer anlamı ile haddini bilmek. Bir başka deyişle tevazu sahibi olmak ve fazlasını istersen, kendine zarar vermekdir. Ne kadar kendimizi biliyoruz? Sınırlarımız; Aslinda vardır sınırlarımız. sadece kendimizin belirleriz ne kadar derin ve yahut ne kadar basit, komplike veya basit. Sınırlarımızı nasıl belirleriz? Kendimizi bilerek.. Ne yaptın hacı? Deneyim etmek önemli diyorum. Deneyim etmeden sınırlarımızı bilmemiz imkansızdır. Ne yapacağımızı neler yapamayacağımızı belirleriz. Aciziz kabul etmek gerekir. ''Ben de insanım.'' lafı buralara yakın bir yerlerden geldiğini düşünüyorum. Uzun lafı kısası kendinizi tanımanız için önünüzde bir yaşam var. Çok geç olmadan isteklerinizi önünüze koyun. Tecrübe edin. İyi veya kötü sana her zaman artı puan yazılacaktır.
    10. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      insanın her zaman vicdanının rahat olmasını sağlar. hatası yüzüne vurulduğunda canavara dönüşmez. müthiş bi his. keşke herkes kendini bilse.
    11. 8
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bayrak töreni için biz liseliler okul önünde kurbanlık koyunlar gibi toplaşıp beklemeye koyulmuştuk. eline mikrofonu alan beceriksiz iki üç öğretmenin cılız uğraşları işe yaramıyor, kalabalıktan yükselen uğultununun önü bir türlü kesilmiyordu. üç beş dakika daha geçiyor ve sahne, eğitime verdiği hizmetlerle birlikte tokatları ve yumruklarıyla da ün salmış müdür yardımcısının iri cüssesiyle ağzına kadar doluyordu. onu gören talebeler saniyeler içinde suspus oluyor, nihayet kimseden çıt çıkmıyordu. küçücük mikrofon devasa pençelerin ardında kaybolurken zebellâh ön sıralardaki nasipsizlerden birine doğru: -hey sen, mal evlâdım sen evet! diye sesleniyordu. gözlerini tepeden tırnağa üstümde hissettiğim için sözlerini seve seve üzerime alınıyor, var gücümle bağırıyordum: +buyurun hocam! herifin her daim terli suratı hafif bir tebessümle nurlanıyordu. koca kel kafasını iki yana sallayıp: -aferin çocuğum diyordu. onca kişi arasından kendini bilmek harikulade bir şey...